Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sánchez Amor, Almanya’dan yayın yapan Yeni Özgür Politika gazetesine verdiği söyleşide: “Yetkililerden ve Kürt tarafından talep ettiğimiz şey, somut adımlar atmalarıdır. Bu fırsat penceresini boşa harcamamaları gerekiyor.” dedi.
“Şiddetin duracağına dair bir işaret her zaman iyi bir haberdir”
Yeni Özgür Politika’dan Erdoğan Alayumat’ın sorularını yanıtlayan Amor “PKK’nin silahlı mücadeleye son verdiğini ve kendini feshettiğini açıklamasına karşın […] Türkiye[‘nin] bu anlamda hâlâ somut bir adım atmış [olmadığına]” yönelik soruyu “şiddetin duracağına dair bir işaret varsa, bu her zaman iyi bir haberdir.” diye yanıtladı. Bizim yetkililerden ve Kürt tarafından talep ettiğimiz şey, somut adımlar atmalarıdır. Bu fırsat penceresini boşa harcamamaları gerekiyor. Somut adımlar atarlarsa – bu hükümet olabilir, devlet olabilir, Kürt hareketi olabilir, Meclis olabilir – o zaman bu süreç kendi içinde bir ivme kazanır.
“Sürecin herkesin haklarıyla bağlantılandırılması AB üyelik sürecini de hızlandırır”
AB raportörü “en önemli gelişme[nin], Kürt tarafının başından beri bu süreci ülkedeki demokratik durumun genel bir iyileşmesiyle bağlantılandırmış olması” olduğunu vurguladı.
Nacho Sánchez Amor: “Kürt hareketinden gelen mesaj, ‘Bizim haklarımız’ değildir. Türkiye’de yaşayan herkesin haklarıdır. Dolayısıyla sürecin, Türkiye’deki herkesin genel haklarının iyileştirilmesiyle bağlantılandırılması; Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik süreciyle de bağlantılıdır ve onu da hızlandırır. Bu süreçte Avrupa Birliği’nin bir rolü yok. Ancak bizden istendiğinde, talep edildiğinde bu sürece dâhil oluruz. Ama olup biteni de yakından takip ediyoruz. Sürecin ivme kazanması için umut taşımamız gerekiyor. Ülkenin tamamında demokratik durumun iyileşmesine katkıda bulunmak gerekiyor.” dedi.
“Türkiye hükümeti ya da Kürtler’in bizden talebi olmadı”
Nacho Sánchez Amor Kürtlerin ya da hükümetin kendilerinden “sürece dahil olmaları” için “bir talep gelmediğini söyledi. “AB’den de her iki taraf için böyle bir talep olmadı[ğını] söyleyen raportör, “Ama süreci yakından takip ediyoruz.” dedi.
“Hem bilgece yaklaşım hem tedbirli ve ölçülü olmak gerek”
Amor, gazetecinin “Dünya örneklerini sormak istiyorum. Örneğin Birleşik Krallık, İspanya gibi ülkelerde benzer sorunlar vardı, çözüldü. Buradan yola çıkarak Türkiye’de sorunun çözümü için önerileriniz var mı?” sorusunu yanıtlarken başarılı bir örnek olan Bask deneyimine göndermede bulundu.
Geçmiş dönemlere bakılırsa, sizin de söylediğiniz gibi çözüm örnekleri var. Biz İspanya’da yaşadığımız sorunu çözmek için birçok şey yaptık. Hem bilgece bir yaklaşım lazım hem tedbirli ve ölçülü olmak lazım. Biz İspanya’da şunu hiçbir zaman yapmadık: Bask halkıyla Bask bölgesindeki silahlı hareketleri birbirine karıştırmadık. Bask bölgesinde bir yandan silahlı çatışmalar devam ederken, biz Bask halkının haklarını ellerinden almak yerine; onlara dil ve kültürel hakları, kendi polis kuvvetlerine sahip olma, kendi medyalarına sahip olma, vergi toplama hakkı gibi çok geniş haklar tanıdık. Özerklik anlamında her şeyi verdik. Son derece kuvvetli özerk kurumlar kurmalarına izin verdik.
“Önce terör meselesini çözelim, ondan sonra bu hakları düşünürüz” demedik. Bask halkının şunu anlaması önemliydi: Bölgedeki silahlı hareketle onların kimliklerine dair haklar arasında bir bağlantı yoktu. Ama farklı krizler, farklı arka planlar vardı. Kürt lider Selahattin Demirtaş’la Edirne hapishanesinde konuştuğumda bu konuları konuşmuştuk. O da haklı olarak “Türkiye’deki durumla Bask bölgesindeki durum başka” demişti. Ama yine de oradaki sürecin bazı parçalarının incelenerek buraya faydası dokunabileceğini düşünüyorum.
“Özgürlükler konusunda maalesef ilerleme yok”
Nacho Sánchez Amor, Erdoğan Alayumat’ın “Önceki ziyaretlerinizle bu ziyaretinizi kıyasladığınızda ülkede [ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, basın özgürlüğü] alanlarında bir gerileme mi, yoksa ilerleme mi gözlemliyorsunuz?” sorusunu eğip bükmeden yanıtladı.
“Maalesef iki ayrı raporda Avrupa Komisyonu şunu kaydetti: Özgürlükler konusunda ilerleme yok. Hatta son aylarda Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve diğer bazı davalarla birlikte işler daha da kötüye gitti. Dolayısıyla raporda, “Üyelik sürecinin ilerlemesini sağlayacak herhangi bir durum yok” deniyor. Üyeliğe kabul süreci demokratik standartlarla bağlantılıdır. Ne ticaretle, ne göçle, ne askeri harcamalarla ne de güvenlikle hiçbir ilgisi yok. Burada mesele demokrasidir. Üyelik sürecinde Türkiye ilerlemek istiyorsa yapması gereken şey; demokratik standartları yükseltmek, bunu Mecliste sergilemek ve insanların haklarını korumaktır. Bir oyunun kuralları nettir. Başka bir oyunun kuralları kullanılarak yol yürünmez. Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin kuralları bellidir. Bunun yerine başka bir şey yerleştirmeye kalkmayın. Bugün ülkede her anlamda şartlar kötü görünüyor olabilir. En temel hak arama mücadelesinde bir sürü polis engeli de olsa, durumun düzeleceğini umuyorum. Ülkenizin normalleşmeye doğru ilerleyeceğini umut ediyorum.”
(AEK)