Gerekçe olarak polislere iyi hal indiriminin uygulanmamasını gösterdi. Bunu da “sanıklar, haklarında tüm lehe hükümlerin uygulanmasını istemiş olmalarına rağmen mahkeme, kararında TCK’nin 62. maddesinin (Takdiri indirim nedenleri) neden uygulanmadığını tartışmadı” ifadeleriyle gerekçelendirdi. Polislerin yeniden yargılanmasını istedi.
Sanık polisler şimdi 20 Haziran Cuma günü hakim karşısına çıkacak. Duruşma 10.30’da görülecek. Onur Yaser Can için adalet mücadelesi bir kez daha başlayacak.
“Hem hukuki hem de vicdani olarak kabul edilemez”
Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can, istinaf mahkemesinin kararının hukuki dayanaktan yoksun olduğu görüşünde. Ayrıca kararın sadece hukuki değil, aynı zamanda vicdani olarak da kabul edilemez olduğunu düşünüyor. Can avukatlarıyla birlikte yaptığı basın açıklamasında;
“Değiştirildiği, yok edildiği, gizlendiği bilirkişi raporlarıyla sabit olan bu resmi belgeler, Onur Yaser Can’ın intihara sürüklenmesine neden olan psikolojik ve fiziksel işkence ile doğrudan bağlantılı kanıtlardı. Kanıtların tahrif edildiği mahkeme kararıyla tescil edildi. Ancak, bunun neden yapıldığını ne mahkeme etkin bir şekilde araştırdı ne de duruşmaya bir defa bile getirilmeyen sanıklar açıkladı.
Bütün bunlar ortadayken istinaf mahkemesi, sanıkların aldıkları cezaları hukuki içerikten yoksun bir kararla bozdu. Üstelik bunu Onur Yaser Can’ın hayatına mal olan resmi evrak tahrifatını yapanlara, neden üst sınırdan ceza verildiğinin yeteri kadar açık olmadığı ve neden iyi hal indirimi uygulanmadığından bahisle yaptı.”
ifadelerini kullandı.
Zaman aşımı riski var
Can, kararın sanık polisleri ve amirlerini koruma amacı taşıdığını düşündüğünü ekledi. Ayrıca “Süreç, zaman aşımına uğratarak 15 yıldır verdiğimiz hukuk mücadelesini zayıflatma ve yıpratma amacı güdüyor.” diye konuştu.
Can, dayanışma çağrısı da yaptı. “Davamızı yıpratmaya çalışan bu sürece karşı davamızı takip eden binlerce insanı ve kamuoyunu mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz.” dedi. Yetkilileri de hukukun gereğini yapmaya çağırdı.
Nihai beklentisinin sanık polis ve amirlerinin işkence, cinsel saldırı ve intihara sürükleme suçlarından yargılanıp ceza almaları olduğunu söyledi.
Ancak bu dava özelinde yargılamanın ‘resmi belgede sahtecilik (TCK 204)’ ve ‘resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek (TCK 205)’ üzerinden yapılacağını belirten Can “Yapılan basit bir evrakta sahtecilik değildir, işkence ve kötu muamele ile doğrudan illiyet bağı olan ve abimi intihara sürükleyen suçlar serisinin bir halkasıdır. Ayrıca bu süreçte sadece Onur Yaser değil anne ve babası da hayatlarını kaybettiler, dolayısıyla bir aile yok olmuştur ve vicdanlı bir karar için mahkemenin suçun kastını ve sonucunu dikkate alması ve sanık polislere en üst sınırdan ceza vermesi gerekir. Umarım İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi verdiği ilk kararda direnir ve verdiği cezada indirime gitmez” diye konuştu.
Ne olmuştu?
Onur Yaser Can… 28 yaşındaki mimardı. 2 Haziran 2010’da İstanbul Harbiye’de esrar satın aldığı iddiasıyla narkotik polisi tarafından gözaltına alındı.
Götürüldüğü Narkotik Şube Müdürlüğü’nde polisin işkence, cinsel taciz ve aşağılamalarına maruz kaldı. ‘Çıkış Doktor Raporu’ işkence şüphelisi polislerin yanında hukuk dışı olarak düzenlendi.
Salıverilmesinin ertesi günü gözaltına alan polisler telefonla arayarak, tutanaklardaki ‘tarih hatasının düzeltilmesini’ bahane etti ve yeniden emniyete çağırdı. Başkaları aleyhinde ifade vermeye zorlandı. Bir avukata başvurdu.
İfadesi iki kez alınmış olmasına rağmen polisler gözaltına alınışından üç hafta sonra bir kez daha ifadeye çağırdı. Can, 23 Haziran 2010’da oturduğu evin balkonundan atlayarak intihar etti.
Can, arkadaşlarının ısrarıyla gözaltında neler yaşadığını intiharının öncesinde kaleme almıştı.
“Gözaltında çırılçıplak soyuldum. Duvara yaslanmamı söylediler… Bir süre çömeltilerek bekletildim. Bu süreçte ağlayan, polislere yalvaran bir kişinin sesi dinletildi, tokatlandım, sözlü olarak aşağılandım. Polislerden biri beni telefonla emniyete çağırdı ve önceki ifademden farklı bir ifade imzalattılar. Muhbirlik yapmam söylendi” diyordu.
Oğullarının yaşamını yitirmesinin ardından adalet mücadelesi başlatan ailesi, bir sonuç alamadı. Savcılık, işkence iddialarına takipsizlik verdi.
Can’ı gözaltına alan iki polis hakkında, gözaltı evrakında sahtecilik yaptıkları gerekçesiyle 8 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan ilk yargılama sonunda 2 polis memuru 2 yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırıldı.
Annesi Hatice Can, oğlunun acısına daha fazla dayanamayarak 2 Mart 2014’de oğlunun intihar etmek için seçtiği yolu seçti ve evinin penceresinden atlayarak yaşamına son verdi.
Baba Mevlüt Can da 8 Ekim 2019’da ana atar damarın yırtılmasına bağlı iç kanama sonucu 62 yaşında hayatını kaybetti. Aileden geriye küçük kardeş Ezgi Sevgi Can kaldı.
Yargıtay, yerel mahkeme tarafından verilen kararı usul yönünden bozunca dava yeniden görülmeye başladı.
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yapılan yargılamada, Can’ın emniyetteki ifade işlemlerine ilişkin imajın (birebir kopya) yer aldığı CD’lerin emniyetten istendiği; ailenin ve avukatlarının ısrarlı talebi sonrası yıllar sonra mahkemeye verilen imaj kaydı kopyalarında daha önce bilirkişi raporunda var olan belgelere artık ulaşılamadığı ortaya çıkmıştı. İncelenmek üzere görüntülerin ve bilgilerin yer aldığı imajın alınan ilk kopyasının ise da güvenlik gerekçesi ile bilirkişi Zafer Kökdemir tarafından kırıldığı ortaya çıktı. Bu yargılamanın sonucunda iki polis memuru resmi evrakta sahtecilik ve resmi belgeyi bozma ve yok etme suçlarından toplam 6 yıl 5 ay ceza aldılar, karar hala yargıtayda.
Mahkeme ayrıca dört polis memuru Hakan Aydın, Muhammet Olgun, Onur Ülker ve Yunus Başar hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. İstanbul Valiliği, soruşturma izni vermedi. İtirazlar sonucu karar kaldırıldı ve polisler ile bilirkişi hakkında İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı.
Zanlılar, ‘kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’, bir bilirkişi ise ‘gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’ suçlarından yargılandı.
Mahkeme dört polisi ‘resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme’ suçundan 6’şar yıl hapse mahkum etti.
Onur Yaser Can davası
2 Eylül 2024
(HA)
ilgili haberler
