Bayrampaşa Cezaevine 19 Aralık 2000’de düzenlenen “Hayata Dönüş” operasyonuyla ilgili dava bugün Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etti. Davanın 56. duruşması görüldü.
39 er ve 157 rütbeli askeri personelin yargılandığı davanın karar duruşması olması bekleniyordu.
Ancak savcının bir önceki duruşmada mütalaa vermesine rağmen karar çıkmadı. Ayrıca mahkeme mütalaaya karşı savunmaları almadı.
Duruşma salonunun küçük, olması nedeniyle birçok avukat ve gazeteci yargılamayı ayakta takip etti. Mahkeme, operasyon sırasında tutuklu olan Serdar Karaçelik ve Filiz Gencer Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Sanık olarak ise duruşmada kimse yoktu.
Mahkeme başkanı Mehlika Tekin, duruşma başlangıcında çok sayıda avukatın mazeret dilekçesi verdiğini, bu nedenle karar hükmü kurmayacaklarını söyledi.
Ardından iddia makamı, 55. celsede sunduğu mütalaayı tekrar etti. Bunun üzerine söz alan müşteki avukatlarından Güçlü Sevimli, mütalaaya karşı ek savunma talebinde bulundu. Ayrıca operasyonda yaşamını yitiren Murat Ördekçi’nin ablası İclal Şirin’in davaya müdahilliğinin olduğunu belirterek, dinlenmesini istedi. Şirin mahkemede şunları anlattı:
“Kardeşim Bayrampaşa cezaevinde 7 yıl tutuklu kaldı. 7 yılın sonunda da cenazesini verdiler. Daha hüküm giymemişti.
Kalçasına isabet eden bir mermi nedeniyle kan kaybından ölmüş. Daha sonra yarası oyulmuş. Atış mesafesinin tespit edilmemesi, kimin öldürdüğünün bulamaması için… Bu her durumda işkencedir, bir insanlık suçudur. Benim kardeşim masum olarak öldü. Açlık grevinde değildi.
Kardeşimin neden öldürüldüğünü 25 yıldır anlayamadım. Bu operasyonu düzenleyenlerden, karar verenlerden, uygulayanlardan, kardeşimin vücut bütünlüğünü bozanlardan şikayetçiyim. Devlet güvencesinde öldürüldü benim kardeşim. Devlet vatandaşını korumakla hükümlüdür. Öldürmekle değil.”
Davaya katılan olarak müdahil olmak istedi. Şirin’in beyanlarının ardından diğer katılan avukatları söz aldı.
“Gecikmiş adalet, adalet midir?”
Several Balkaya, Jandarma Yüzbaşısı Zeki Bingöl’in ifade vermesi için 5-6 yıldır talepte bulunduklarını ancak mahkemenin Bingöl’ü bulamadığını kaydetti.
Bingöl’ün daha önce Bayrampaşa planı kararının Milli Güvenlik Kurulu’nda alındığını söylediğini belirten Balkaya “Operasyonun tüm yönlerini ortaya çıkarmak için Bingöl dinlenmeli” diye konuştu.
Daha sonra Avukat Gülizar Tuncer söz aldı. Operasyonda ağır yaralananların davada katılan konumunda gözükmediğini belirtti. En ağır yaralanan kişinin Hacer Arıkan olduğunu söyledikten sonra “Operasyonda kullanılan kimyasalların niteliğinin ne olduğunu öğrenemedik. Bu davada sadece tutanaklar değil giysiler de kaybedildi. Adli tıp uzmanları fosfor gazı kullanıldığını söylemişti. Armut tipi bombalardan bahsediliyordu. Bu operasyon koruma altındaki insanların öldürüldüğü bir operasyon. Devletin operasyonun içinde olması nedeniyle gerçeklerin açığa çıkmayacağını ve hak edilen cezaların verilemeyeceğini düşünüyoruz” diye konuştu.
“Gecikmiş adalet, adalet midir?” diye sordu.
“Sahte tutanak, sahte belge hazırladılar”
Daha sonra söz alan Avukat Ömer Kavili de mütalaanın eksik ve olaya uygun olmadığını söyledi.
Adli tıp raporundan “Murat Ördekçi’nin yarasına sivri uçlu keskin bir cisimle müdahale edilmiştir” ifadesini alıntıladıktan sonra “Bu teknik ifadenin düz cümleyle anlatımı şudur: Cesedin sol kalçasını birileri oymuş. Neden? Çünkü bu yapılmasaydı envanterde olmayan ama operasyonda kullanılan bir silah olduğu ortaya çıkacaktı. Burun kıkırdakları erimiş, dudakları yanmış insanlar gördük. Bayrampaşa’ya incelemeye ancak beş yıl 5 yıl sonra gidebildik. Siz bunları görmediniz duymadınız ama tutanakları da okumadınız. Sahte tutanak tuttular, sahte belge hazırladılar. Şimdi siz yargılama yapıyorsunuz. Ama bu yargılama delilleri kaybeden, tutanakları yok eden kişileri kapsamıyor. Bu nedenle ek iddianame hazırlanmasını istiyoruz. Bu dava devletin işkence ve cezasızlık politikasının bir davasıdır.” dedi.
“Hastaneye kaldırılabilse hayatta kalabilirdi”
Başka bir dosya kapsamında Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden tutulan dönemin tanığı Serdar Karaçelik söz aldı. Kara çelik şöyle konuştu:
“Kadınlar koğuşuna yapıldığı gibi bize de saldırdılar. Kadınlar tek koğuşa sıkıştılar. Biz koğuşları terk edip kurtulduk. Halay çektikten sonra özel harekat taramaya başladı. Gaz bombaları atıldı. En ağır yarayı Murat Ördekçi aldı. Kasığından yaralandı. Murat’ın yaralanmasına neden olan silah kesinlikle G3 filan değildi. Yarayı avucumla bastırmama rağmen kan durmadı. Saniye saniye rengi değişti. Hastaneye kaldırılabilse hayatta kalabilirdi. Yaptığımız tüm tamponlara rağmen 10-15 dakika direnebildi.”
Bunun üzerine tekrar söz alan İclal Şirin “İsteselerdi tek bir kişinin bile burnu kanamadan operasyonu bitirebilirlerdi. Bir kişi öldüğünce sadece ölen ölmüyor. Biz 5 kişilik bir aileydik, 2 kişi kaldık. Annem artık yaşayan bir ölü.” İfadelerini kullandı.
Operasyonu düzenleyenlerin mahkeme sürecine dahil edilmesini istedi.
Mahkeme talepleri dikkate almadı
Şirin’in beyanının ardından sanık avukatları söz aldı. Mahkemeyle avukatlar arasında usul tartışması çıktı. Avukat Savaş Özdağ mütalaada 157 sanık hakkında mahkumiyet istendiğini belirterek “43 sanığın sorgusu yapılmadı. 38 sanık benim müvekkilim. Bu usule aykırı. Nasıl karar vereceksiniz? Savcı sorgu yapmadan nasıl mütalaa verebilir?” dedi.
Sanık avukatları zaman aşımının dolduğunu öne sürerek mahkemeden düşme kararı vermesini talep etti. Daha sonra mahkeme ara karar için duruşmaya ara verdi.
Aradan sonra da taraf ve vekil sayısının fazlalığı ile esas hakkında süre taleplerini gerekçe göstererek duruşmayı 17 Kasım saat 10.30’a bıraktı.
Bu sırada katılan vekilleri ile mahkeme arasında usul tartışması yaşandı. Avukatlar talepleri hakkında ara karar kurmayan mahkemeyi tenkit etti.

“HAYATA DÖNÜŞ / KOĞUŞTAN HÜCRELERE”
“Hayata Dönüş” hakkında ne biliyorsunuz?
(HA)