Biamag, bu hafta bireyin içsel yolculuklarından kolektif direniş alanlarına, şiirin fısıltısından siyasetin sert söylemine, sokaktan sahneye, hafızadan umuda uzanan yazılarla karşımıza çıkıyor.
Şiir, tiyatro, çevre krizi, engellilik mücadelesi ve uluslararası siyaset gibi farklı alanlardan gelen metinler; belleği, bedeni ve toplumsal tanıklığı ortak bir zeminde buluşturuyor.
Haftanın editörlüğünü Hikmet Adal üstlenirken, yazıların her biri okuru bireysel deneyim ile toplumsal hafıza arasında düşünsel bir yolculuğa davet ediyor:
Başak Canda, Rona Aslan’la şiir kitabı Dalgın üzerine söyleşti: “Şiir, zaman gibi katman katman açılıyor; her katman bir derinliği, bir değişimi, bir içsel dönüşümü sezdiriyor bana.”
Akın Güre, siyasal iktidarın muhalefeti sindirme yöntemlerine karşı halkın ferasetine dikkat çekiyor. Baskı, yıldırma ve yargı kıskacındaki siyaset alanının geleceğini sorguluyor.
Ercan Jan Aktaş, sistem dışına itilmiş bir yolculuk deneyimini merkeze alıyor. Dijitalleşmiş dünyada bireyin görünmezliğini ve kolektifin iyileştirici gücünü anlatıyor.
Burak Sarı, sağlamcılıkla yoksulluğun gündelik yaşamda nasıl iç içe geçtiğini gözlemliyor. Bir otobüs yolculuğundan hareketle sınıf, engellilik ve sosyal yargı dinamiklerini sorguluyor.
Lara Hancı Handzha, hızlı modanın çevresel ve insani maliyetini gözler önüne seriyor. Ergene Nehri’nden Akdeniz’e, tekstilin görünmeyen yüzünü ortaya koyuyor.
Nazlı Özbiçen, bianet’teki staj deneyimi üzerinden gazeteciliğe adım atmanın etik ve düşünsel yönlerini anlatıyor. Genç bir gazetecinin mesleğe bakışını içtenlikle paylaşıyor.
Meral Sözen, Diyarbakır’da düzenlenen “Engelliler İçin Barış” konferansını ele alıyor. Sağlamcılık karşıtı mücadelenin barışın inşasındaki yerine dikkat çekiyor.
Şeyhmus Diken, Dicle Nehri kıyısındaki Ongözlü Köprü çevresindeki kamusal alan işgaline dikkat çekiyor. Kent belleğine sahip çıkmanın önemini vurguluyor.
Cihan Ekinci, Kürt tiyatrosunun çeviri bağımlılığına ve hafıza kaybına karşı sahici, özgün metin üretiminin gerekliliğini savunuyor.
Zülküf Güneş, sendikaların barış ve demokrasi mücadelesindeki tarihsel ve güncel rolünü ele alıyor. Emek mücadelesi ile barış talebini birlikte örgütlemenin önemini hatırlatıyor.
Murat Türker, Avustralya ve Burgaz Adası arasında belgeseller ve su metaforu üzerinden hafızaya, mekâna ve çok kültürlü yaşama dair çarpıcı anlatılar sunuyor.
Kavel Alpaslan ise, İsrail’in nükleer programı üzerinden uluslararası siyasetteki çifte standardı ifşa ediyor. Denetimden muaf olan devletlerin uluslararası sistemi nasıl manipüle ettiğini tartışıyor.
Cumartesi günü biamag’da buluşmak üzere.
(HA)