BM Raportörü Albanese: “Küresel şirketler İsrail’in soykırımından kâr sağlıyor”

Birleşmiş Milletler’in (BM) işgal altındaki Filistin topraklarında görevli insan hakları özel raportörü Francesca Albanese, İsrail’e yaptırım ve silah ambargosu uygulanması ve küresel şirketlerin Gazze’de “soykırımdan kar elde etmeleri” nedeniyle hesap vermeleri çağrısında bulundu. 

Albanese’nin perşembe günü BM İnsan Hakları Konseyine sunduğu raporunda, İsrail’in Gazze’deki 21 aylık saldırısı boyunca dünyanın dört bir yanındaki şirketlerin İsrail’e destek vermekte derinlemesine bir rol üstlendikleri belirtiliyor.

“Soykırım sürüyor, çünkü kârlı”

Raporda, “Gazze’de yaşam yok edilir ve Batı Şeria giderek artan bir saldırıya uğrarken bu rapor, İsrail soykırımının neden süre gittiğini ortaya koyuyor: Çünkü birçokları için kârlı,” deniyor.

Özel raportörlerin “özelliği”

BM özel raportörleri, belirli durumlar üzerine tavsiyelerde bulunmak veya durumları raporlamak üzere atanan bağımsız insan hakları uzmanları arasından belirleniyor. 2022’den bu yana işgal altındaki Filistin toprakları özel raportörü olan İtalyan hukukçu Albanese, ilk kez ocak 2024’te Gazze’deki İsrail saldırısını soykırım olarak nitelemişti. 

Uluslarararsı Adalet Divanında süren dava

Uluslararası Adalet Divanı (UAD) İsrail’e yönelik soykırım suçlamasını halen değerlendiriyor ancak Albanese, soykırım kanıtlarının inkâr edilemez  olduğunu ve mahkemenin geçtiğimiz yıl Gazze’de soykırım olasılığını kabul ederek bunun gerçekleşmesini önlemek üzere evrensel sorumluluğu uyaran ön tedbirler yayınladığı görüşünde.

İsrail ise, UAD’nin Filistinli sivillerin maruz kaldıkları zararı hafifletmek doğrultusunda adımlar atması çağrılarını büyük ölçüde görmezden geldi ve mahkemenin yargı yetkisine itiraz etti.

Albanese, mahkemenin önünde yargılanmayı bekleyen uzun dava kuyruğu nedeniyle gecikeceği görülen bir UAD kararını beklemek için hiçbir neden olmadığını söyledi.

“Soykırımı belirlemeniz için bilim insanı olmanız gerekmez”

BM Özel Rapotörü, Birleşik Krallık’ta yayımlanan The Guardian gazetesine veriği demecinde “630 gün boyunca her gün araştırdım ve açıkçası beş ay sonra size bunun soykırım olduğunu söyleyebilirim. Soykırımın ne olduğunu belirlemek için bir bilim insanı olmanız gerekmiyor. Sadece noktaları birleştirmeniz yeterli,” dedi. 

Albanese “İsrail'[in], yaklaşık 60 bin insanı, büyük olasılıkla daha da çoğunu öldürmek, yok etmek için hesaplanmış yaşam koşulları yaratma, evlerin yüzde 80’ini yıkma ve su ve yiyeceğin ortadan kaldırılması gibi soykırım olarak kabul edilen eylemlerde bulundu[ğunu]” anlattı. 

“Gazze’de en az 56 bin Filistinli öldürüldü”

Gazze Sağlık Bakanlığına göre, ekim 2023’te Hamas’ın bin 200 İsrailliyi öldürmesiyle patlak veren İsrail’in Gazze’deki harekâtı sonucu en az 56 bin Filistinli öldürüldü. Birçok uzman, Gazze’deki gerçek ölüm sayısının çok daha yüksek olabileceğini, birçok Filistinlinin kayıp ve enkaz altında gömülü kaldığına inanıldığını söylüyor. 

“İşgal ekonomisinden soykırım ekonomisine”

Özel raportörün başlığı “İşgal ekonomisinden soykırım ekonomisine” olan raporu Gazze ve Batı Şeria’daki Filistin mahallelerini yerle bir etmek için kullanılan silah ve ağır makinelerin tedarikine ve uluslararası şirketlerin katılımına, yasadışı yerleşim yerlerinden ürün satan tarım şirketlerine ve savaşın finansmanına yardımcı olan yatırım şirketlerini gözlem altına alıyor. 

“Özel sektörü sorumlu tutmadan olmaz”

Raporda “Siyasi liderler ve hükümetler yükümlülüklerinden kaçarken, çok sayıda şirket İsrail’in yasadışı işgal, apartheid ve şimdi de soykırım ekonomisinden kâr sağladı” deniyor. 

Albanese raporunun devamında “Bu raporda ortaya çıkarılan suç ortaklığı buzdağının sadece görünen kısmı; yöneticileri de dahil özel sektörü sorumlu tutmadan bu suç ortaklığına son verilemez.” diyor. 

Raporda, İsrail ordusunun yapımcı şirket Lockheed Martin tarafından üretilen ve bin 600’dan fazla üretici firma ve sekiz devletin katılımıyla meydana getirilen F-35 savaş uçağının “şimdiye kadarki en büyük savunma tedarik programından” faydalandığı ve İsrail’in, bir seferde 9 ton bomba taşıyarak savaş uçağını “canavar modunda” uçuran ilk ülke olduğu belirtiliyor.

Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi: “Ülkede üretilen parçalar,  Gazze’de insancıl hukukun ihlalinde kullanılmış olabilir”

Pazartesi günü İngiltere’nin yüksek mahkemesi, İngiltere’nin F-35 için İsrail’e yaptığı parça ihracatının, bir mahkemenin bakanlara ve parlamentoya bırakılması gereken hassas bir siyasi konuya müdahale etmemesi gerektiği gerekçesiyle yasal olduğuna karar verdi, ancak İngiltere yapımı parçaların “Gazze’deki çatışmada uluslararası insancıl hukukun ciddi şekilde ihlal edilmesinde” kullanılabileceğini söyledi.

Lockheed Martin sözcüsü de “Yabancı askeri satışlar[ın] hükümetler arası işlemler [olduğunu]” söyledi. “Bu satışlarla ilgili tartışmalar en iyi ABD hükümeti tarafından ele alınır.”

Trump yönetimi, Gazze savaşında İsrail’i hararetle desteklemişti. Lockheed Martin de, web sitesinde “İsrail devletinin güvenliğinde üstlendiği önemli rolden gurur duyduğunu” söylüyor.

Teknoloji şirketi Palantir

Albanese’in raporunda, “savaşla ilgili görevlerine” yardımcı olması için İsrail Ordusuyla stratejik bir ortaklık anlaşması yapan ABD teknoloji şirketi Palantir Gazze harekatını icra eden İsrail Savunma Güçleriyle (IDF) yakın ortaklığı nedeniyle özellikle eleştiriliyor.

Yazılımları muharebe alanında otomatikleştirilmiş karar alımına imkan veren Palantir İsrail Ordusunun Gazze’de hedef belirlemek için uyguladığı  Lavender veya Gospel programlarına herhangi bir katılımda bulunmadığını açıkladı. 

Palantir daha önceki iddialara yanıt olarak şunları söylemişti: “Bu programlarla ve kullanımlarıyla hiçbir ilişkimiz yok ancak diğer programlar ve bağlamlarda İsrail savunma ve ulusal güvenlik misyonlarını desteklemekten gurur duyuyoruz.”

Şirket, “çalışmaları[ında] insan hakları riskini azaltmak” üzere çeşitli yöntemlere başvurduğunu söyledi.

Volvo da Gazze’de…

Albanese raporu ayrıca, Volvo gibi ağır ekipman üreticilerini, Gazze ve Batı Şeria’daki evler, camiler ve altyapının toplu yıkımında kullanılan ağır makineleri tedarik iddiasıyla eleştiriyor.

Albanese raporunda “Bu şirketler, İsrail’in bu makineleri suç amaçlı kullandığına dair bol miktarda kanıta ve insan hakları örgütlerinin bağları koparma yönündeki tekrarlanan çağrılarına karşın İsrail pazarına tedarik sağlamayı sürdürdü.” diyor. “Pasif tedarikçiler, yerinden etme sistemine kasten katkı veren yapılara dönüşüyor.” 

Volvo, kullanılan ekipmanın çoğunun, üzerinde şirketin hiçbir etkisinin olmadığı ikinci el pazarından satın alındığını söyledi. İsveç merkezli şirket, Volvo şasisi üzerine otobüs montajı yapmak için İsrailli bir şirket olan Merkavim ile anlaşmalı. 

Bir Volvo sözcüsü, anlaşmanın “Merkavim’in yürürlükteki yasalara ve düzenlemelere ve belirli insan hakları gerekliliklerini içeren Volvo Group tedarik ortağı davranış kurallarına uyması” gerekliliğini de içerdiğini söyledi.

Albanese, raporunda geçtiğimiz yıl İsrail’in işgal altındaki topraklarda varlığını sürdürmesinin hukuka aykırı olduğuna ve Merkavim’in Batı Şeria’da faaliyet gösteren şirketlere ilişkin BM veri tabanında yer aldığına hükmeden bir UAD mütalaasına işaret etti.

“Bu nedenle Volvo’nun gerekli özeni gösterme yükümlülüğü dolayısıyla veri tabanında yer alan şirketler ve İsrail ile ortaklığından derhal çekilmesi gerekirdir” dedi.

Raporda, İsrail’in hazine tahvilleri satışlarıyla savaşın sonucunda oluşan derin bütçe açıklarını kapatmayı hedeflediği ve uluslararası finans kuruluşlarının bu tahvillerin satın alınması yoluyla savaşın sürdürülmesine yardımcı oldukları savunuluyor.

BNP Paribas ve Barclays dahil büyük bankalar  

Albanese, “BNP Paribas ve Barclays dahil dünyanın en büyük bankalarından bazıları, bu uluslararası ve yerel hazine tahvillerini üstlenerek piyasa güvenini artırmak için devreye girdi ve İsrail’in kredi notunun düşmesine rağmen faiz oranı primini kontrol altında tutmasını sağladı” diyor. Ayrıca Almanya merkezli finansal hizmet şirketi Allianz’ın sahibi olduğu Pimco ve Vanguard gibi varlık yönetim şirketlerini İsrail hazine tahvillerinin başlıca alıcıları olarak adlandırıyor.

“Medeni” Norveç yatırımlarında yüzde 32 artış

Raporda ayrıca, dünyanın en büyük egemen servet fonu olan Norveç Hükümeti Emeklilik Fonu Global’in (GPFG) Ekim 2023’ten bu yana İsrail şirketlerine yaptığı yatırımı yüzde 32 oranında artırdığı belirtiliyor.

Pazartesi günü, Norveç’in en büyük emeklilik fonu KLP, İsrail ordusuna Gazze’de kullanılabilecek ekipman sattıkları için ABD’deki Oshkosh Corporation ve Almanya’daki ThyssenKrupp olmak üzere iki şirketle artık iş yapmayacağını duyurdu. BM raporunda her iki şirketin adı da geçmiyor.

Oshkosh, yorum talebine yanıt vermedi. ThyssenKrupp’tan bir sözcü, şirketin “teslimatlarını yalnızca yasal yetkilendirmeler temelinde ve Federal Almanya Cumhuriyeti’nin dış ve güvenlik politikası yönergelerine sıkı sıkıya bağlı olarak gerçekleştirdiğini” söyledi. Alman hükümeti, herhangi bir proje başlamadan önce ön soruşturmalar sunularak sürecin başından itibaren dahil oluyor.”

KLP, GPFG’den ayrı bir kuruluştur ancak yakın bir şekilde ilişkilidirler ve bildirildiğine göre dünya çapındaki yatırımların çevresel, sosyal ve yönetişim analizlerini paylaşmaktadırlar.

GPFG sözcüsü şunları söyledi: “İsrail’deki yatırımlarımızın piyasa değeri arttı ancak bunun nedeni mülkiyetimizi artırmamız değil, getiriler nedeniyle piyasa değeri arttı.” Yatırımlarının, bazı firmaları “ciddi ihlaller” nedeniyle dışlayan Norveç Maliye Bakanlığı tarafından atanan bir etik konseyi tarafından denetlendiğini eklediler.

Sözcü, “Sorumlu bir yatırımcı olarak yatırımlarımızı izliyoruz ve şirketlerin savaş ve çatışma durumlarında daha fazla özen göstermesini bekliyoruz” dedi.

Albanese raporunda şirketlere ve İsraile yaptırım ve ambargo çağrısı

Albanese’nin raporu, şirketlerin insan hakları ihlallerinden yasal olarak sorumlu tutulmasında emsallere işaret ediyor; bunlar arasında, IG Farben davası olarak bilinen, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Nürnberg mahkemesinde önde gelen Alman sanayicilerin kovuşturulması da yer alıyor.

Alıntı yapılan bir diğer örnek ise, ülkenin büyük şirketlerini apartheid’e katılımları nedeniyle ifadeye çağıran Güney Afrika hakikat ve uzlaşma komisyonu.

BM, 2011’de yayımladığı iş ve insan haklarına ilişkin kılavuz ilkelerinde kendi kıstaslarını ortaya koymuş ve şirketlerin insan haklarını ihlal etmemeyi güvenceye almak ve işlerin zararlı etkilerini değerlendirmek için gerekli özeni gösterme sorumluluğu olduğunu söylemişti. 

Albanese, önerilerinde İsrail’e yaptırım ve silah ambargosu çağrısında bulundu ve Uluslararası Ceza Mahkemesini ve ulusal yargı organlarını “uluslararası suçların işlenmesinde ve bu suçlardan sağlanan gelirin aklanmasında rol oynayan şirket yöneticilerini ve/veya tüzel kişileri soruşturmaya ve yargılamaya” çağırdı.

(AEK)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir