Aras’tan yeni kitap: Tavanın Öte Yanı

Ermenice edebiyatın yaşayan efsanelerinden Rober Haddeciyan, yıllar önce yayımlanan ve büyük yankı uyandıran Tavan romanının izinden yürümeye devam ediyor. Yazarın yeni eseri Tavanın Öte Yanı, yalnızca bir devam romanı değil; aynı zamanda hafıza, göç ve bireysel kırılganlık üzerine derinlikli bir edebi sorgulama.

Toplumsal belleği, bireyin bedeni ve zihinsel sürekliliği üzerinden irdeleyen Haddeciyan, bu kitabında da göç etmenin fiziksel sınırlarını aşarak düşünsel ve duygusal etkilerini odağına alıyor. Tavanın Öte Yanı, çağdaş Ermenice edebiyatın en dikkate değer metinleri arasında gösterilmeye şimdiden aday.

Roman, yazarın karakteri aracılığıyla şu sorunun peşine düşüyor: “Kanada’ya gelmeseydik aynısı olacak mıydı?” Göç kararının bireyin ve ailesinin yaşamındaki dönüşümler üzerindeki etkisi, Haddeciyan’ın sade ama derin anlatımıyla işleniyor. Kitaptan alınan kısa bir pasaj, bu sorgulamanın ruhunu şöyle yansıtıyor:

“İnsanlar başka bir ülkede yaşamaya başladıklarında alın yazılarını da, bahtlarını da değiştirirler. Belki Tanrı’nın iradesini bile değiştirirler.”

Yalnızca göç eden bireyin değil, onunla birlikte hayatı değişen çocukların da yaşamlarına dokunan roman, hafıza ve kader arasında ince bir çizgide yürüyor.

Yazar hakkında

1926 İstanbul doğumlu Rober Haddeciyan, Pangaltı Mıkhitaryan Okulu’ndan mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi’nde başladığı eğitimini felsefe ve psikoloji alanında tamamladı. İlk öyküsü “Paraskhal”i 1946’da yayımladıktan sonra tüm yaşamını Ermenice edebiyata adadı. Günlük Marmara gazetesinde edebiyat sayfalarını hazırlayan Haddeciyan, 1967’den itibaren gazetenin yayın yönetmenliğini üstlendi.

1983’te yayımlanan ve Tavan adıyla tanınan romanı, merkezi ABD’de bulunan Alek Manukyan Vakfı’nın Edebiyat Fonu tarafından birincilik ödülüne layık görülerek yazarın edebi kariyerinde bir dönüm noktası oldu.

Tavanın Öte Yanı, her ne kadar bir devam romanı olsa da, Haddeciyan’ın güçlü gözlem yeteneği ve ölçülü dili sayesinde tek başına da okunabilecek nitelikte. Roman, hem geçmişiyle hem bugünüyle hesaplaşan bir bireyin yolculuğunu anlatsa da, aslında bir halkın belleğine, kültürel mirasına ve yaşadığı ayrılıklara ayna tutuyor.

Çağdaş Ermenice edebiyatın yaşayan tanığı olan Haddeciyan, yüzü aşkın eserle yalnızca edebi değil, aynı zamanda tarihsel bir kayıt da sunmaya devam ediyor.

Kitaptan bir bölüm

Kim bilir kaç defa, kaç bin defa kendi kendime sordum: Eğer Kanada’ya gelmeseydik aynısı olacak mıydı? Ya da başka bir şekilde: Eğer ülkemizden ayrılmasaydık her şey farklı mı olacaktı?
Kanada’ya geldiğimden beri bu soruyu kendime sormaktan hiç bıkmadım. Daha doğrusu, Kanada’ya geldiğimden beri kendime bu soruyu sormaktan kurtulamadım.
İnsan hayatının gizemlerle dolu olduğunu, bir gündoğumundan diğerine, bir ufuktan öbürüne her şeyin farklılaşacağını biliyordum. İnsanlar başka bir ülkede yaşamaya başladıklarında alın yazılarını da, bahtlarını da değiştirirler. Belki Tanrı’nın iradesini bile değiştirirler.
Eğer bu ülkeye göç etmemiş olsaydık, Rupig bu yaşında ya da öğrenim hayatının bu evresinde aynısını yaşayacak mıydı? O akşam kaçınılmaz olarak kendi kendime sordum. Eğer orada, memleketimizin muhafazakâr ve gelenekçi koşulları altında olsaydık, Rupig benden bu kadar çabuk kopacak mıydı?”

(EMK)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir